29 Nisan 2019 Pazartesi

Kediler cennete gitmez. Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz



Kadınların Elizabeth döneminde neden şiir yazmadıklarını soruyorum ancak nasıl bir eğitim aldıklarını bilemiyorum;  yazı yazmak öğretiliyor muydu onlara;  kendilerine ait bir oturma odaları var mıydı;  yirmi bir yaşına  gelmeden  kaç  kadın  çocuk  doğuruyordu;  kısacası  sabahın sekizinden  akşamın  sekizine  kadar  ne  yapıyorlardı.  Görünüşe  bakılırsa  paraları  yoktu;  Profesör Trevelyan’a göre, çocukluktan çıkmadan, on beşinde ya da on altısında, hoşlansalar da hoşlanmasalar da evlendiriliyorlardı. Bunları gördükten sonra, içlerinden birinin ansızın Shakespeare’in oyunlarını yazmasının son derece garip olacağına  karar  verdim ve  artık hayatta  olmayan o  yaşlı  beyefendiyi düşündüm, sanırım piskopostu, geçmişteki, şimdiki ya da gelecekteki hiçbir kadının Shakespeare’in yeteneğine sahip  olamayacağını  söylemişti.  Bu konuda  gazetelere  yazılar  göndermişti.  Bilgi  almak için kendisine başvuran bir  hanıma, bir  tür  ruha sahip olsalar  bile kedilerin cennete gitmediklerini söylemişti. Şu yaşlı beyefendiler insanı fazla düşünmekten nasıl da kurtarıyorlardı! Onlar yaklaşınca cehaletin sınırları nasıl da geriliyordu!
Kediler cennete gitmez. Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz.

7 Nisan 2019 Pazar

Alıklar, Budalalar, Aptallar, Deliler

Umberto Eco

[Foucault Sarkacı (1989), dünya çapında tasarlanmış hayali bir entrikayı konu alan, entrika ile gerçeğin iç içe geçtiği bir gizem romanıdır. Çok sayıda kavram ve olguya göndermelerde bulunduğu için de araştırarak okumak neredeyse zorunludur ve salt bu yüzden bir hazinedir.
Romanın iki kahramanı Belbo ve Casaubon; tanıştıkları ilk gün aşağıdaki konuşmayı yaparlar. Belbo yaşça daha büyüktür. Bir yayınevinde editörlük yapmaktadır. Konuşmanın izleğini, içeriğini o belirler, düşüncelerini aktarır, Casaubon da eğlenerek peşinden gelir. Roman, Casaubon'ın ağzından anlatılmaktadır. ]

...

[Belbo] "...Dünyada dört çeşit insan vardır: alıklar, budalalar, aptallar, deliler.
[Casaubon] “Herkesi kapsar mı bu?”
“Evet, ikimizi, örneğin. Ya da en azından -sizi incitmek istemem- beni. Ama kim olursa olsun, dikkat ederseniz, bu kategorilerden birine girer. Her birimiz zaman zaman alık, budala, aptal ya da deliyizdir. Diyebiliriz ki, normal insan, bütün bu öğeleri, bu dört ideal tipi ölçülü bir biçimde karıştıran kişidir.”
“ Idealtypen.”
“Bravo, Almanca da biliyor musunuz?”
“Başını gözünü yara yara. İdare edecek kadar. Bibliyografya için.”
“Benim öğrenciliğimde, Almanca bilen mezun olamazdı. Almanca bilerek geçirirdi ömrünü. Sanırım bugün de Çince için aynı şey.”
“Yeterince Almanca bilmiyorum, demek mezun olacağım. Ama biz tiplemelerinize dönelim. Dâhi nedir peki, sözgelimi Einstein?”