7 Eylül 2018 Cuma

İlahi Savaş Sanatı


Alfredo Castelli


Çizgi öykümüz,[1] İlyada'da (cilt VIII.23-26) sözü edilen, Olimpos tanrılarının kayda değer bir kavgacılık sergiledikleri bir olayı anlatıyor. Bu bizi şaşırtmamalı. Kitab-ı Mukaddes geleneğinde Tanrı;  barış, sevgi ve kardeşlik simgesidir ve böyle olduğundan, dizginlenemez insan zorbalığının karşısındadır.

Bakış açımız (Eski Ahit'in "ordular Tanrısı"na ek olarak) Hristiyanlık öncesi çoktanrıcılığı içerecek kadar genişletildiğinde durum karmaşıklaşır. Tanrıların genellikle önemsiz nedenlerle çatıştığı savaşlarla kıyaslandığında, insanların çatışmaları mahalle kavgasına benzer. Aralarında çatışmanın dışında,  tanrısal varlıklar ölümlülerin savaşlarını kışkırtırlar ve zorbalıklar, adaletsizlikler, cinayetler, ebeveyn öldürme, yamyamlık, ensest ilişkiler, gereksiz sadistlik ve tecavüzlerden kendilerini alamazlar. Günaha iterler, zalimce uygulamaları teşvik ederler, şantajcı, yalancı, haindirler. Bu bağlamda, Tanrı'nın insanı yaratmasıyla ilgili, "kendi suretinde ve kendine benzer" cümlesi, hakaretamiz bile görülebilir.

GÖKSEL SAVAŞLAR
Olayların büyük bölümünde, tanrılar arası çekişmeler, "iyiler" ve "kötüler" arasında gerçek bir ayrışma olmadan kendi iç işleri niteliğindedir; ancak çok ender olarak İyilik'in güçleri ile Kötülük’ünkiler arasında savaş patlak verir. Ramayana'da anlatılan mavi derili tanrı Vişnu'nun avatarı  ("enkarnasyonu") Rama ile şeytan Ravana arasındaki uzun mücadele buna örnektir. İÖ 6. ve 3. yüzyıllar arasında derlenmiş, Valmiki'ye mal edilen bu önemli Hint manzum eseriyle birçok kez ilgilendik, çünkü o savaşlarda kullanılan savaş gereçleri, ilginç biçimde, aralarında nükleer olanların da bulunduğu modem silahların öncülü gibi görünmektedirler.

Uzun bir nesir olan Mahabharata (yaklaşık İÖ 4. yy.) ise tanrı Dharma' nın oğlu Yudishthira'nın rehberlik ettiği, Krişna'nın yardım ettiği İyilik timsali Pandava kardeşler ile, Kali'nin reenkarnasyonu Duryodhana'nın rehberliğindeki Kötülük güçlerinin temsilcileri Kaurava'lar arasındaki savaşı anlatır.

DERİN KUZEY
Epik şiirler olan Edda (İzlanda), Kalevala (Finlandiya), Kalevipoeg (Estonya) ise Kuzey Avrupa tanrılarıyla ve uzun süre barış içinde yaşamış ama sonra müthiş bir çekişmeye girmiş iki tanrı topluluğunun, Vanirler ile Aesirlerin arasındaki savaşla ilgilidirler. Bunlarda o kadar iyi betimlenmiş bir dizi karakter kurgulanmıştır ki günümüzde çizgi roman kahramanları olmuşlardır:  Ölümcül çekici Mjöllnir (Miyölnir) ile silahlanmış Thor; Valkürlerin savaşta ölenleri getirdikleri, dokuz Aesir krallığından biri olan Valhalla'nın efendisi Odin; onun Martin Mystére sayfalarında da yer alan kötü kan kardeşi, Loki; Vanirlerin temsilcisi, neredeyse kuzey destanlarındaki diğer bütün kadınlar gibi Kader ile ilişkilendirilmiş ve "Seidr"in sihri sayesinde kaderin akışını değiştirebilen Freya. Valhalla'nın başkenti, adının bir kısmını Aesirlerden ("As"), bir kısmını da çevresini saran tamamlanmamış savunma duvarlarından ("gard") alan Asgard kalesi. Ayrıca, Nibelungen ya da Kral Arthur'unkiler gibi neredeyse bütün Avrupa destanlarında, her türden tanrı, ikinci kahraman olarak ya da küçük rollerde görünürler.

ASLA AKRABALARINA GÜVENME
1. Mısır tanrısı Osiris, uygarlığın taşıyıcısı, memnuniyetle (ve ensest biçimde) kız kardeşi İsis ile evlenmişti; erkek kardeşi Seth, şansını kıskanarak onu öldürmüş ve parçalara ayırmıştı. Bunun üzerine, İsis kocasının mumyasıyla birleşmiş ve amcasının baş düşmanı olan, Mısır tahtı için ona karşı savaşan Horus'a hamile kalmıştı. Çekişme 80 yıl sürdü ve Chester Beatty 1 Papirüs'ünde anlatıldı. Horus'un kurnazlığını ortaya koyduğu (aralarından bazıları kesinlikle ahlaksızca olan) bir dizi olayın ardından, iddialı iki rakip gemilerin taştan yapılmış olması gereken bir tekne yarışı için birbirlerine meydan okudular. Horus tahtadan bir gemiyi ustalıkla gizledi; kötü ama saf (dürüst?) Seth ise gerçek taştan bir gemi kullandı. Ve battı.

2. Ortadoğu tanrılarının savaşları bilhassa kanlıdır ve tuhaf karakterleri boldur. Babil mitolojisinde, kaosun hanımı ve tuzlu suların kraliçesi, iki başlı ejderha görünümündeki Tiamat, tatlı suların tanrısı Abzu ile çiftleşmişti. Onunla erkek ve dişi ejderhalar Lahmu ve Lahamu'yu meydana getirdi; onların birleşmesinden Anşar (yukarının tanrısı) ve Kişar (aşağının tanrısı) doğdu ve onlar da birlikte tanrılar oluşturdular. Bunlar arasında üstün olan Marduk'tu. Tanrılar arasında, İÖ 12. yy. civarında Enuma Eliş ("Vaktiyle yukarıda", yapıtın ilk dizesi) epik şiirinde betimlenen bir savaş patlak verdi. Tiamat savaşı kazanmak için oğlu Kingu tarafından komuta edilen on bir ürkütücü canavar yaratmıştı. Marduk onları yenmeyi başarmış, sonra (her anlamda kendi büyük atalarından olan) korkunç tanrıçayı bu amaçla dokunmuş bir ağın içinde tutsak etmişti. Onu bir okla öldürmüş ve cesedini iki parçaya ayırmıştı; bunlar kara ve deniz olmuşlardı. Kingu'nun kanıyla insanları yaratmıştı, sonra bütün tanrıların kralı olmuştu. İÖ 9. Yüzyıldan itibaren, Filistin' de yaşayan kabileler (Moabitler,  Amonitler, Edomitler, İsrail) küçük devletler oluşturmuşlardı. Bunların her birinin bir yerel tanrısı vardı: Chemosh, Milcom, Qaus ve İsrail tanrısı Yehova.

Bazı araştırmacılar Yehova'yı Marduk ile ilişkilendirirler: Marduk gibi o da bir deniz canavarını, Leviatan'ı (Mezmur 74, ayetler 1314: "Kudretinle denizi açan, Leviatan' ın başlarını ezen ve onu yesinler diye çölün hayvanlarına veren sendin, Yehova") öldürmüştü ve yine Marduk gibi, öteki tanrıların ayağını kaydırarak Eski Ahit'teki tek Tanrı olmuştu, Yehova'nın varlığı başka mitolojilerde de karşımıza çıkar: Adı Yunanca sihirli sözcüklerde görülür ve Plutarkhos  (İS 1.yy.) onu açıklama yapmaksızın tanrı  Silen/Baküs ile ilişkilendirir.

3. Sonrasında Roma'ya geçmiş Eski Yunan tanrılarının kökeni, Babil tanrılarınınkinden daha az kanlı değildir. Olimpos ahalisi ilk olarak Homeros tarafından İlyada ve Odysseia'da (yaklaşık İÖ 8. yy.) betimlenmişlerdi; Teogoni şiirinde (İÖ 7. yy.) Hesiodos, tekrarlanan anlatım unsurlarıyla kendini gösteren ("mite özgü"), Tiamat'ın yaşadıklarına benzeyen, psikolojik ve sosyal açıdan incelenmesi ilginç, karmaşık Hellen mitolojisini düzene sokmaya çalıştı: Doğaüstü hamilelik, ensest, canavar doğurma, ihanet, kan bağı olanların birbirini öldürmesi, tanrıların yaratılışı ve doğal öğeler, parçalanan bedenler, çocukları tarafından ortadan kaldırılan yaşlı tanrılar.

BAŞLANGIÇTA KAOS VARDI
Başlangıçta, Gea (toprak), Tartarus (karanlık yeraltı dünyası) ve Eros'u (zapt edilemeyen tutku) doğurmuş bir uçurum olan Kaos 'tan başka bir şey yoktu. Gea eşeysiz üremeyle Uranüs'ü (gökyüzü)
yarattı; sonra Uranüs ve Gea birleştiler ve Kiklopları, Hekatonkheirleri ("yüz kollu devler"), uzun boylu ve çok güçlü olan on iki Titanı yarattılar. Uranüs bunlardan annelerinin karnına geri girmelerini söyleyecek kadar nefret ediyordu. Bunun üzerine, en genç titan Kronos, babasını ortadan kaldırmaya karar verdi, onu gümüş bir baltayla hadım etti ve cinsel organlarını denize attı. Bundan Erinyeler ve Nemfler doğdu. Kral olunca kız kardeşi Rea ile çiftleşti, Zeus ve gelecekteki diğer Olimpos tanrıları doğdular. Ama Uranüs'ün kehanetine göre yeni tanrılar Kronos'un iktidarına son vereceklerdi, böylece, riske girmeyi istemeyen Kronos kendi çocuklarını yuttu. Yalnızca Zeus kurtuldu (annesi onun yerine bir taş koymuştu) ve Girit'teki bir mağarada gizlice büyütüldü. Yetişkin olduğunda, babasının
karşısına çıktı, onu diğer kardeşlerini kusmaya zorladı ve onlarla birlikte Teogoni'de sözü edilen ve Korintli Eumelus'a (İÖ 8. yy.) atfedilen kaybolup gitmiş bir şiir olan Titanomakhia'da betimlenmiş, on bir yıl sürecek "Titanlar Savaşı" başladı.

TİTANLAR SAVAŞI
Zeus ve beraberindekiler, Yunanistan'ın kuzeyinde, Olimpos dağının zirvesinde, Titanlar da Yunanistan'ın orta kesimindeki Othrys dağının zirvesinde yerlerini aldılar. İşlerin çıkmaza girdiği bir anda, Zeus kendisine yıldırımlar yapan Kikloplara ve yüz elleriyle aynı anda yüz taş fırlatabilen Hekatonkheirlere ittifak önermeye karar verdi. Böylece yenilen ve zincire vurulan Titanlar Tartarus'a atıldılar ve Hekatonkheirlerin gözetimine bırakıldılar.

Zaferden sonra yeni tanrılar dünyanın kontrolünü paylaştılar: Zeus'a havanın, Poseidone'a suyun, Hades'e ölüler krallığının egemenliği verildi. Pindarus ve Eshilos'a göre, belli bir süre sonra Kronos
ve öteki Titanlar serbest bırakılarak Tartarus'tan çıktılar ve Kronos, Elysion Çayırlarının kralı oldu. Homeros burayı şöyle tarif eder: "Titan Okeanos tarafından yollanan serinletici meltem esintileriyle
ideal bir iklimde, ölümlüler için yaşamın sakince akıp geçtiği bir yer." (Odissea, kitap TV', 702-712)




[1] Bu metnin kaynağı adı geçen çizgi romandır: Martin Mystére, Kudret Zinciri, sayı 186, Lal Yayınları “Sergio Bonelli Editore”, Haziran 2018, İstanbul



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder