Alfredo Castelli
Çizgi öykümüz,[1] İlyada'da (cilt
VIII.23-26) sözü edilen, Olimpos tanrılarının kayda değer bir kavgacılık sergiledikleri
bir olayı anlatıyor. Bu bizi şaşırtmamalı. Kitab-ı Mukaddes geleneğinde Tanrı; barış, sevgi ve kardeşlik simgesidir ve böyle
olduğundan, dizginlenemez insan zorbalığının karşısındadır.
Bakış açımız (Eski Ahit'in "ordular Tanrısı"na ek olarak)
Hristiyanlık öncesi çoktanrıcılığı içerecek kadar genişletildiğinde durum karmaşıklaşır.
Tanrıların genellikle önemsiz nedenlerle çatıştığı savaşlarla kıyaslandığında, insanların
çatışmaları mahalle kavgasına benzer. Aralarında çatışmanın dışında, tanrısal varlıklar ölümlülerin savaşlarını
kışkırtırlar ve zorbalıklar, adaletsizlikler, cinayetler, ebeveyn öldürme, yamyamlık,
ensest ilişkiler, gereksiz sadistlik ve tecavüzlerden kendilerini alamazlar. Günaha
iterler, zalimce uygulamaları teşvik ederler, şantajcı, yalancı, haindirler. Bu bağlamda, Tanrı'nın insanı yaratmasıyla
ilgili, "kendi suretinde ve kendine benzer" cümlesi, hakaretamiz bile
görülebilir.
GÖKSEL SAVAŞLAR
Olayların büyük bölümünde, tanrılar arası çekişmeler, "iyiler"
ve "kötüler" arasında gerçek bir ayrışma olmadan kendi iç işleri
niteliğindedir; ancak çok ender olarak İyilik'in güçleri ile Kötülük’ünkiler
arasında savaş patlak verir. Ramayana'da
anlatılan mavi derili tanrı Vişnu'nun avatarı ("enkarnasyonu") Rama ile şeytan
Ravana arasındaki uzun mücadele buna örnektir. İÖ 6. ve 3. yüzyıllar arasında derlenmiş,
Valmiki'ye mal edilen bu önemli Hint manzum eseriyle birçok kez ilgilendik, çünkü
o savaşlarda kullanılan savaş gereçleri, ilginç biçimde, aralarında nükleer olanların
da bulunduğu modem silahların öncülü gibi görünmektedirler.
Uzun bir nesir olan Mahabharata
(yaklaşık İÖ 4. yy.) ise tanrı Dharma' nın oğlu Yudishthira'nın rehberlik
ettiği, Krişna'nın yardım ettiği İyilik timsali Pandava kardeşler ile, Kali'nin
reenkarnasyonu Duryodhana'nın rehberliğindeki Kötülük güçlerinin temsilcileri
Kaurava'lar arasındaki savaşı anlatır.
DERİN KUZEY
Epik şiirler olan Edda (İzlanda), Kalevala (Finlandiya), Kalevipoeg (Estonya)
ise Kuzey Avrupa tanrılarıyla ve uzun süre barış içinde yaşamış ama sonra
müthiş bir çekişmeye girmiş iki tanrı topluluğunun, Vanirler ile Aesirlerin arasındaki
savaşla ilgilidirler. Bunlarda o kadar iyi betimlenmiş bir dizi karakter kurgulanmıştır
ki günümüzde çizgi roman kahramanları olmuşlardır: Ölümcül çekici Mjöllnir (Miyölnir) ile
silahlanmış Thor; Valkürlerin savaşta ölenleri getirdikleri, dokuz Aesir krallığından
biri olan Valhalla'nın efendisi Odin; onun Martin Mystére sayfalarında da yer alan kötü kan kardeşi, Loki; Vanirlerin temsilcisi, neredeyse
kuzey destanlarındaki diğer bütün kadınlar gibi Kader ile ilişkilendirilmiş ve
"Seidr"in sihri sayesinde kaderin akışını değiştirebilen Freya. Valhalla'nın
başkenti, adının bir kısmını Aesirlerden ("As"), bir kısmını da
çevresini saran tamamlanmamış savunma duvarlarından ("gard") alan
Asgard kalesi. Ayrıca, Nibelungen ya da Kral Arthur'unkiler gibi neredeyse
bütün Avrupa destanlarında, her türden tanrı, ikinci kahraman olarak ya da
küçük rollerde görünürler.
ASLA AKRABALARINA
GÜVENME
1. Mısır tanrısı Osiris, uygarlığın taşıyıcısı, memnuniyetle (ve ensest
biçimde) kız kardeşi İsis ile evlenmişti; erkek kardeşi Seth, şansını
kıskanarak onu öldürmüş ve parçalara ayırmıştı. Bunun üzerine, İsis kocasının
mumyasıyla birleşmiş ve amcasının baş düşmanı olan, Mısır tahtı için ona karşı
savaşan Horus'a hamile kalmıştı. Çekişme 80 yıl sürdü ve Chester Beatty 1 Papirüs'ünde anlatıldı. Horus'un kurnazlığını
ortaya koyduğu (aralarından bazıları kesinlikle ahlaksızca olan) bir dizi
olayın ardından, iddialı iki rakip gemilerin taştan yapılmış olması gereken bir
tekne yarışı için birbirlerine meydan okudular. Horus tahtadan bir gemiyi ustalıkla
gizledi; kötü ama saf (dürüst?) Seth ise gerçek taştan bir gemi kullandı. Ve
battı.
2. Ortadoğu tanrılarının savaşları bilhassa kanlıdır ve tuhaf
karakterleri boldur. Babil mitolojisinde, kaosun hanımı ve tuzlu suların
kraliçesi, iki başlı ejderha görünümündeki Tiamat, tatlı suların tanrısı Abzu ile çiftleşmişti. Onunla erkek ve dişi ejderhalar Lahmu ve
Lahamu'yu meydana getirdi; onların birleşmesinden Anşar (yukarının tanrısı) ve
Kişar (aşağının tanrısı) doğdu ve onlar da birlikte tanrılar oluşturdular. Bunlar
arasında üstün olan Marduk'tu. Tanrılar arasında, İÖ 12. yy. civarında Enuma Eliş ("Vaktiyle yukarıda", yapıtın ilk dizesi) epik şiirinde
betimlenen bir savaş patlak verdi. Tiamat savaşı kazanmak için oğlu Kingu
tarafından komuta edilen on bir ürkütücü canavar yaratmıştı. Marduk onları
yenmeyi başarmış, sonra (her anlamda kendi büyük atalarından olan) korkunç
tanrıçayı bu amaçla dokunmuş bir ağın içinde tutsak etmişti. Onu bir okla öldürmüş
ve cesedini iki parçaya ayırmıştı; bunlar kara ve deniz olmuşlardı. Kingu'nun
kanıyla insanları yaratmıştı, sonra bütün tanrıların kralı olmuştu. İÖ 9. Yüzyıldan
itibaren, Filistin' de yaşayan kabileler (Moabitler, Amonitler, Edomitler, İsrail) küçük devletler
oluşturmuşlardı. Bunların her birinin bir yerel tanrısı vardı: Chemosh, Milcom,
Qaus ve İsrail tanrısı Yehova.
Bazı araştırmacılar Yehova'yı Marduk ile ilişkilendirirler: Marduk
gibi o da bir deniz canavarını, Leviatan'ı (Mezmur 74, ayetler 1314:
"Kudretinle denizi açan, Leviatan' ın başlarını ezen ve onu yesinler diye
çölün hayvanlarına veren sendin, Yehova") öldürmüştü ve yine Marduk gibi,
öteki tanrıların ayağını kaydırarak Eski Ahit'teki tek Tanrı olmuştu, Yehova'nın
varlığı başka mitolojilerde de karşımıza çıkar:
Adı Yunanca sihirli sözcüklerde görülür ve Plutarkhos (İS 1.yy.) onu açıklama yapmaksızın tanrı Silen/Baküs ile ilişkilendirir.
3. Sonrasında Roma'ya geçmiş Eski Yunan tanrılarının kökeni, Babil tanrılarınınkinden
daha az kanlı değildir. Olimpos ahalisi ilk olarak Homeros tarafından İlyada ve
Odysseia'da (yaklaşık İÖ 8. yy.) betimlenmişlerdi; Teogoni şiirinde (İÖ 7. yy.)
Hesiodos, tekrarlanan anlatım unsurlarıyla kendini gösteren ("mite
özgü"), Tiamat'ın yaşadıklarına benzeyen, psikolojik ve sosyal açıdan
incelenmesi ilginç, karmaşık Hellen mitolojisini düzene sokmaya çalıştı:
Doğaüstü hamilelik, ensest, canavar doğurma, ihanet, kan bağı olanların birbirini
öldürmesi, tanrıların yaratılışı ve doğal öğeler, parçalanan bedenler, çocukları tarafından
ortadan kaldırılan yaşlı tanrılar.
BAŞLANGIÇTA KAOS
VARDI
Başlangıçta, Gea (toprak), Tartarus (karanlık yeraltı dünyası) ve
Eros'u (zapt edilemeyen tutku) doğurmuş bir uçurum olan Kaos 'tan başka bir şey
yoktu. Gea eşeysiz üremeyle Uranüs'ü (gökyüzü)
yarattı; sonra Uranüs ve Gea birleştiler ve Kiklopları,
Hekatonkheirleri ("yüz kollu devler"), uzun boylu ve çok güçlü olan
on iki Titanı yarattılar. Uranüs bunlardan annelerinin karnına geri girmelerini
söyleyecek kadar nefret ediyordu. Bunun üzerine, en genç titan Kronos, babasını
ortadan kaldırmaya karar verdi, onu gümüş bir baltayla hadım etti ve cinsel organlarını
denize attı. Bundan Erinyeler ve Nemfler doğdu. Kral olunca kız kardeşi Rea ile
çiftleşti, Zeus ve gelecekteki diğer Olimpos tanrıları doğdular. Ama Uranüs'ün
kehanetine göre yeni tanrılar Kronos'un iktidarına son vereceklerdi, böylece,
riske girmeyi istemeyen Kronos kendi çocuklarını yuttu. Yalnızca Zeus kurtuldu
(annesi onun yerine bir taş koymuştu) ve Girit'teki bir mağarada gizlice büyütüldü.
Yetişkin olduğunda, babasının
karşısına çıktı, onu diğer kardeşlerini kusmaya zorladı ve onlarla
birlikte Teogoni'de sözü edilen ve Korintli Eumelus'a (İÖ 8. yy.) atfedilen
kaybolup gitmiş bir şiir olan Titanomakhia'da betimlenmiş, on bir yıl sürecek
"Titanlar Savaşı" başladı.
TİTANLAR SAVAŞI
Zeus ve beraberindekiler, Yunanistan'ın kuzeyinde, Olimpos dağının
zirvesinde, Titanlar da Yunanistan'ın
orta kesimindeki Othrys dağının zirvesinde yerlerini aldılar. İşlerin çıkmaza girdiği
bir anda, Zeus kendisine yıldırımlar yapan Kikloplara ve yüz elleriyle aynı
anda yüz taş fırlatabilen Hekatonkheirlere ittifak önermeye karar verdi.
Böylece yenilen ve zincire vurulan Titanlar Tartarus'a atıldılar ve
Hekatonkheirlerin gözetimine bırakıldılar.
Zaferden sonra yeni tanrılar dünyanın kontrolünü paylaştılar: Zeus'a
havanın, Poseidone'a suyun, Hades'e ölüler krallığının egemenliği verildi.
Pindarus ve Eshilos'a göre, belli bir süre sonra Kronos
ve öteki Titanlar serbest bırakılarak Tartarus'tan çıktılar ve Kronos, Elysion Çayırlarının kralı oldu. Homeros burayı şöyle tarif eder: "Titan
Okeanos tarafından yollanan serinletici meltem esintileriyle
ideal bir iklimde, ölümlüler için yaşamın sakince akıp geçtiği bir
yer." (Odissea, kitap TV', 702-712)
[1] Bu metnin kaynağı adı geçen çizgi romandır: Martin
Mystére, Kudret Zinciri, sayı 186, Lal Yayınları “Sergio Bonelli Editore”,
Haziran 2018, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder